İçim eziliyor. Aklıma sen geldiğinde, boğazımda burum burum buruluyorsun, yutkunduğumda birden kusacak gibi oluyorum, ne gözüme lafım geçiyor, ne sözüme, ne gönlüme, baş ağrısı mı desem diş ağrısı mı desem, birden sesin geliyor sanki, ama sen değil sayıklamalarım oluyorsun, yazmaya çalışsam, kalem kırılıyor, gönlüm küsüyor, kalbim üşüyor, saçlarımı saçların sanıyorum, kısacık elimden kaçıyorlar tıpkı sen gibi, tutamadım tutamıyorum diye hayıflanmaktayım, içime akıtıyorum gülerken gözyaşlarımı, damlalar kalbime iniyor, tuz yakıyor, için için eriyorum. Ne adını bağırabiliyorum ne sana, kaçıyorum köşe bucak yalnızlıktan, karşıma çıkıyorsun rastladım desem bir akşam üstü. Sokağınızdan geçerken, başın öne eğik değildi gülerken. Fark edersin diye öksürdüm üç kere, kahkahan kapattı sesimi, hatta duraladım sen göresin diye, gölge gibi bastın geçtim üstümden, höykürerek ağlasam şuracıkta dedim gene bilmez, gene bakmaz, yaktığı gibi...
Sevda seli bu mudur, böyle mi yakar insanı, kim ne ister ben ne isterim... biri kaçar gider ceylan gibi sekerek, diğeri yüz metre koşar peşinden beş kere geçer fark etmezsin. Hep yanar yakılır birileri, herkes yangından şikayetçi, toplarsın gözyaşlarını tonlarca barajlarda,
söndüremezsin ateşini yakanın,he belli olmuyor mu, yangınlığım oradan bakınca, en azından dumanımda da mı tanımadın der biri.
Bak nasıl ağlanıyormuş…
Bir keresinde bakkalda karşılaştık, ben senden önceydim, sıramı vereyim dedim vazgeçtim, bekle istedim, hayır birlikte alalım dedim. Varlığın yetiyordu aynı hava, aynı mekan, ne mutluyum derken cep telefonun çaldı. Çıkış o çıkış. Bekledim, alışverişe verdim kendimi, onu aldım bunu aldım şunu dedim hayır dedim, istedim sen dedim, gel dedim bitsin dedim gelmedin bakkal bana ben bakkala aval aval baka kaldım şaştı, şaşırdı, şaşkınlığı gözlerine vurdu gözü büyüdü, gözü dündü, gözüm çıktı, gözüme vurdu manyak dedi...
Sen demişim adama, sen canım, dın dilimde, sesin kulağında, varsa yoksa sen, her gece düşümde derken.
Çıktım dışarıda yoktun, göremedim, başımı çevirdim köşe başında sekiz köşe bir araba vardı, araba kalabalık, araba pahalıydı, sen vardın ya da yoktun. Ama olsundu,sanırım yakındın en azından duyacaktın. Araba hızlandı, Ben hızlandım, bana doğru geliyordu attım önüme yattım yandığım yakıldığım, yasını tuttuğum, devrildim önüne. Sen direksiyonda ben yerde yüz üstü sırt üstü, yan yattım çamura battım. Lastikler üstümden geçemedi set oldum, takoz oldum, ellerimle fren yaptım, kaldırım taşlarına sarıldım, yapıştım kaldım, aşağı indin, alta baktın, bana baktın, ekere baktın, bir tekme tekere, kahrolası patlamış dedin. Gözünü bensizlik bürümüş, beni görmedin, daha da ezildim, ezdin geçtin resmimi, benden çok uzaklara gidiverdin.
Üzerinden yıllarca tırlar dolusu ağırlık geçen sevdam her gün ağlıyor. Cüzdanımda solmaya yüz tutan, birlikte ilk resmimizdeki o mutlu gülüşümden eser kalmadı. Ne gelen yerini tuttu,ne kalan,ne de gelecek.
Bir köşesinde üstüne küller serptiğim aşkım, arada nüksetmekte sen hastalığında.
Duydum ki sana da gülmemiş talih.
Zaman akmış gitmiş, hayaller hayal, yaşananlar düş, elde var üstü örtülmüş bir aşk acısı.
Sen orada mutsuz ben buralar da.
Sabrım yıllarca, sevdam dağlarca, sensizlik acı.